top of page
Yazarın fotoğrafıAslıhan Gürbüz Sevim

İdare Hukukunda Haklı Beklenti

Güncelleme tarihi: 18 Şub 2023

Anayasanın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devletinin, en önemli evrensel ilkelerinden bir tanesi hukuki güvenlik ilkesidir.


Hukuk devletinde kişiler, bulundukları durumların, o anda yürürlükte bulunan hukuk kurallarına tabi olduğuna güvenir ve geleceğe yönelik planlarını şekillendirirken de, yürürlükte olan bu kuralları esas alırlar. Hukukun aynı zamanda, bireylere güven veren açıklıkta, istikrarda ve öngörülebilirlikte olması gerekir.


Hukuk kurallarına güvenmek demek, kurallara uyulduğu sürece mevcut duruma göre alınan karar ve yürütülen işlemlerden dolayı, gelecekte herhangi bir yaptırım veya beklenmedik bir yükümlülükle karşı karşıya kalınmayacağına olan inançtır.


Böylelikle kişiler gerek yaşamlarını gerekse ekonomik durumlarını mevcut kurallar doğrultusunda endişeye kapılmadan belirleyebilmelidir.


Zaten kişilerden gelecekte yürürlüğe konulacak kuralları önceden öngörüp, bunlara göre durumlarını belirlemesini beklemek akla uygun değildir. Hukuk kurallarının geçmişe yürümemesi diğer deyişle, yürürlüğe girdikleri andan itibaren geleceğe etkili olacak şekilde tasarlanmaları hukukun öngörülebilir bir alanda doğmasını sağlar. Hukuk devleti olabilmenin, olmazsa olmaz unsuru olan hukuki güvenlik ilkesinin amaçlarından birisi de budur.


İdarenin işlem ve eylemlerinin amacı genel olarak kamu yararını gerçekleştirmektir. Ancak amaç kamu yararı olmakla birlikte, bu işlem ve eylemler bir takım kişiler açısından subjektif haklar doğurur veya kişilerin beklenti içine girmesine yol açar.


İşte bu durumda, haklı beklentilerin korunması ilkesi devreye girer. Bu ilkeyi, bir hakkı elde etme konusunda, idarenin,

hem takdir hakkı kapsamında gerçekleştirdiği bireysel işlemlerde, ilgililerin idare tarafından verilen hukuka uygun “söz”lerden, yerleşmiş hukuka uygun uygulamalardan veya hizmetin olağan işleyişinden kaynaklanan beklentilerinin;

hem de kanun koyucunun veya idarenin düzenleyici işlemleri değiştirmesi veya kaldırması sırasında, ilgililerin eski düzenlemeye güvenden kaynaklanan hukuka uygun beklentilerinin, baskın bir kamu yararı olmadığı sürece, hukuki güvenlik ve istikrar ilkeleri çerçevesinde, özellikle hakkaniyet gereği korunması şeklinde ifade edebiliriz.

Başka bir deyişle, ilgililerin idarenin verdiği sözlerden, uzun süreli uygulamalarından, hizmetin olağan akışından veya özellikle mevcut hukuki düzenlemelere güvenden dolayı girdikleri hukuka uygun beklentilerin, hakkaniyet gereği zedelenmemesi zorunluluğunu belirtir. Hukuki güvenlik ve istikrar ilkelerinden kaynaklanan bu ilke, hem bireysel işlemleri hem idarenin düzenleyici işlemlerini kapsar.


Danıştay haklı beklentilerin korunması ilkesinden hareketle, yeni düzene uyum sağlama olanağı veren, hakkaniyete uygun ve sarsıntısız geçiş hükümlerinin varlığını gerekli görmektedir. İdareyi ilgililerin haklarını ihlal etmeksizin haklı beklentilerini koruyucu düzenleme yapmakla yükümlü tutmaktadır.


Anayasa Mahkemesi ise; kanunların uzun süreli uygulanmasına güvenerek hayatını yönlendiren, hukuki iş ve işlemlere girişen bireyin, bu kanunların uygulanacağı yolunda oluşan beklentisinin mümkün olduğunca, hakkaniyet ölçüsünde korunması gerekliliğini kararlarında belirtmektedir.


Haklı beklentilerin korunması ilkesi, kazanılmış bir hakkın devam edeceği beklentisinin ve bir hakka ulaşma yönündeki beklentinin (baskın bir kamu yararı ve kamu düzeni gerekçesi yoksa) hukuk düzeni tarafından hakkaniyet gereği korunmasıdır.


Elbette asıl olan, mevcut düzenlemelerin uygulanmaya devam edileceğinden kaynaklanan hukuka uygun güvenin korunmasıdır. Bu güvenin de "hukuka uygun" ve "iyiniyetli olması" gerektiği açıktır. Yoksa adı neden “haklı” beklenti olsun ki…


İster bir taahhütten veya yerleşmiş uygulamadan isterse bir düzenleyici işlemden dolayı olsun, haklı beklentilerin zedelenmemesi hukuki güvenlik ilkesinin kırılmamasını, dolayısıyla hukuki veya idari istikrarın bozulmamasını amaçlar.


Vatandaşların başına ne geleceğini bilmediği ve öngöremediği bir hukuk düzeninde, ilgililer ne kamu hizmetine girmek ister, ne ondan yararlanmak ister, ne özel teşebbüste bulunmak ister ne de aile kurmak ister.


Hukuk, ona tâbi olanlarda uygulanacağına dair oluşan güven sayesinde, hukuk devletinde anlamını bulur. Yoksa birinin yaptığı düzenlemeye göre ihtiyaçlarını ve planlarını belirledikten sonra, bir diğerinin gelip düzeni değiştirmesi halinde, bu durum, geçmişte kurulan hukuki güvenin zedelenmesi ve dolayısıyla geleceğin de hukuka aykırı olarak inşası anlamına gelecektir.

Bu adli yılın son yazısı bu olsun...

Okuyanlara faydalı olmasını dilerim.


Av.Aslıhan Gürbüz Sevim

Temmuz 2022



Yararlanılan Kaynaklar

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2_Post
bottom of page