Uzun bir aradan sonra, bu yılı, birbirine bağlı hukukun genel ilkelerinden ikisini anlatarak bitirmek istedim.
Hukuk devleti, en temel haliyle, temel hak ve özgürlükleri tanıyan ve bu hak ve özgürlükler için güvence sistemi oluşturan ve böylece bireylerin hukuki güvenliğini sağlamayı taahhüt eden devlettir. Aslında, hukuk devleti ilkesi, bütün hukuki ilke ve kavramların dayandırılabileceği oldukça kapsamlı bir içeriğe sahiptir. Bu bakımdan, hukuki güvenlik ve belirlilik kavramları, hukuk devleti ilkesinin somutlaştırılmasında, önemli bir yere sahiptir.
Bu kavramları anlatmadan önce, hiçbir yerde yazılı olmayan, ancak biz hukukçuların çokça kullandığı, “hukukun genel ilkeleri olarak” bahsedilen hususun, aslında uygar ülkelerde kabul edilen hukukun bilinen prensipleri olduğunu hatırlamak gerekir.
Anayasa Mahkemesi, kanun koyucunun, yasaları yaparken sınırsız bir yetkiye sahip olmadığını, genel hukuk esasları ve özellikle Anayasa’nın ilkeleri ile bağlı olduğunu, hatta kanunların, Anayasa’nın açık hükümlerinden öte hukukun, bilinen ve bütün uygar ülkelerde kabul edilen ilkelere uygun olması gerektiğini kararlarında belirtmiştir.
Yine hukukun genel ilkeleri arasında sayabileceğimiz hususlar, Anayasa Mahkemesi kararlarında şöyle örneklendirilmiştir;
“Evrensel hukuk ilkeleri ya da hukukun genel ilkeleri denildiğinde, hakkın kötüye kullanılması, iyi niyet, sözleşmeye bağlılık, ayrımcılık yapılmaması, ölçülülük, kazanılmış haklara saygı, haklı beklentilerin korunması, yasaların geriye yürümezliği, hukuk güvenliği, adalet, eşitlik, kanunilik, belirlilik ve öngörülebilirlik gibi evrensel düzeyde kabul gören hukukun üstün kuralları anlaşılmaktadır.”
Bu anlattıklarımızdan yola çıkarak, hukuki belirlilik ilkesini; bireylere devlet tarafından yapılacak uygulamaların, açık, anlaşılır, erişilebilir, sürekli, düzenli, tutarlı ve geleceğe yönelik olarak hukuk kurallarına bağlayarak, önceden bilinebilirliği sağlayan bir ilke olarak tanımlamak mümkün.
Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden ikisi “güvenlik" ve “belirlilik" ilkesidir. Belirlilik ilkesinde esas olan, bir işlemin ya da işin ya da cezanın muhataplarının mevcut şartlar altında, belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini öngörmelerini sağlayacak bir kuralın varlığıdır.
Anayasa Mahkemesi bir kararında bu ilkelere yönelik önemli tespitler yapmıştır;
“Anayasanın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir. Bu ilkeye göre kanun düzenlemelerinin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir tereddüde ve şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu tedbirler içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuki güvenlikle bağlantılı olup birey hangi somut eylem ve olguya hangi hukuki müeyyidenin veya neticenin bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını belirler. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Hukuk Devletinin unsurları doktrinde de belirlenmiş olup, bunlardan konuyla ilgili iki tanesi ‘Hukuki Güvenlik’ ve ‘Belirlilik’ ilkeleridir. Bireyin devlete güven duyması, ancak hukuki güvenliğin sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde mümkün olabilecektir. Anayasada öngörülen temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ve insan haklarının insan hayatına egemen kılması için Devlet, bireylerin hukuka olan inançlarını ve güvenlerini korumakla yükümlüdür.”
Hukuki güvenlik veya belirlilik ilkelerinin amacı, yargısal istikrarın kazanılması ve bireyin devlete olan güvenini korumaktır.
Hukuk devletinde, devletin de bireye karşı sorumlulukları vardır. Devletin bütün işlem ve kararlarında açık, net ve öngörülebilir olması gerekir.
Kamu gücüne dayanılarak gerçekleştirilen bütün işlemlerde, anlık sürprizlere ve şoklara yer olmamalıdır. Devlet tarafından desteklenen bir hususun, daha sonra bireyin suçlanması veya sorumluluğunu gerektirecek bir hale dönüştürülmesi halinde, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinden bahsedilmesi mümkün değildir.
Örneğin mahkeme kararları arasında bir çatışma olması, toplumun yargıya olan güvenini azaltan hukuki belirsizlik durumudur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre, hukukun üstünlüğünün temel unsurlarından biri olan hukuki belirlilik, yargıdaki kararlılığı ve istikrarı sağlarken, aynı zamanda, mahkemelere olan güvene de katkı sağlar.
Hukuk devletinin unsurlarından biri olan hukuki güvenlik, ilgilinin hukuki durumunun süreceğine olan güveni dolayısıyla hayal kırıklığına uğratılmaması anlamına gelir. Güvenin korunması, her zaman mevcut hukuki durumun korunması olmasa da, her düzenleme değişikliğinde yasa koyucunun ve düzenleyici işlem yapma yetkisi olan idarelerin göz önünde bulundurması gereken bir husustur.
Örneğin, Danıştay bir kararında, “… yeni Yönetmelikte öngörülen boy şartının davaya konu olayda olduğu gibi üstün kamu yararının da bulunmadığı bir durumda, mezun olduğunda itfaiye eri olma konusunda haklı bir beklenti içinde olan davacı hakkında uygulanmak istenmesinin idare hukukunun genel ilkelerinden olan haklı beklenti ve idareye güven ilkesini zedeleyici nitelikte olduğu sonucuna varıldığından, davaya konu işlemde hukuka uyarlılık bulunmadığı…” ifadelerine yer vermiştir.
Hukuki güvenlik ilkesi kavramına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi başka bir kararında; ““Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin temel ilkelerinden biri hukuksal güvenliktir. Devlet, bireylerin hukuka olan inançlarını ve güvenlerini korumakla yükümlüdür. Hukuksal güven, Anayasa’da öngörülen temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının ve insan haklarının yaşama egemen kılınmasının da ön koşuludur.”
Hukuki güvenlik ilkesi kavramının içini biraz daha doldurmak gerekirse, hukuki güvenlik ilkesi;
“kamusal güç kullanan kurumlarla işlemlerinde kişilerin günümüz ve geleceğe yönelik olarak güven hissi duymaları”,
“mevzuat ile öngörülen hareket gerçekleştiğinde kendilerine uygulanması gereken yasal mevzuatın veya hukuksal uygulamanın neler olduğunu öngörebilme ve kendi davranışlarını bu duruma göre ayarlayabilme olanağına sahip olma”,
“bireylerin devlet otoritesine karşı güven duymaları ve kendi şahsiyetlerini korku duygusu olmadan geliştirebilmeleri” şeklinde ifade edilebilir.
Son olarak hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri, hukukun her alanında, kişilerin öngörülebilir ve istikrarlı bir yaşam sürmesi için yasamaya, yürütme ve yargıya sorumluluklar yükleyen, mevcut hukuki düzenlemelerle ve mahkeme kararlarıyla şekillenen, hukuk devletinin vazgeçilemez kavramlarıdır.
Kalplerin kırılmadığı güzel bir yıl olması dileğiyle, iyi yıllar…
Av.Aslıhan GÜRBÜZ SEVİM
Aralık 2022
Yararlanılan Kaynaklar:
Anayasa Mahkemesi'nin 07.04.2016 tarihli ve 2015/94 Esas, 2016/27 Karar sayılı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 17.04.2008 tarihli ve 2005/5 Esas, 2008/93 Karar sayılı kararı
Danıştay 12.Dairesi, 15.9.2015 tarihli ve 2012/7707 Esas, 2015/4804 Karar sayılı kararı
Comments